Son zamanlarda daha önce hiç olmadığı şekilde tüm dünyanın beni çağırdığını hissediyorum.
U posljednje vrijeme, čini se kao da me cijeli svijet zove. Na način kako dosad nije.
Topuklarını iki tarafına vurduğunda, dizginleri hafiflettiğinde ve ruhunu serbest bıraktığında, hayatımda hiç olmadığı kadar at olmayı istedim.
Kad sam vidio kako mu zabadaš pete u bokove, i zatežeš uzde. Nikad nisam tako poželio kao tada biti konj.
20 Ocak 2001 2001 'de George W. Bush göreve geldiğinde Birleşik Devletler'deki finans sektörü hiç olmadığı kadar kârlı, yoğunlaşmış ve güçlüydü.
Do trenutka kada je G.W. Bush postao predsjednik 2001. americki financijski sektor je bio uveliko profitabilniji, centraliziraniji i mocniji nego ikada prije.
Sana şimdi hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.
Treba te sada više nego ikad.
Peter, geçmişini hatırlamıyor olman, hiç olmadığı anlamına gelmez.
Zašto ne? Ako se ne možeš sjetiti prošlosti ne znači da ju nemaš.
Daha önce bunun gibi bir olay hiç olmadığı içindir.
Pa, to je zato što se ovako nešto nikad nije dogodilo ranije...
Çevremizin, hiç olmadığı kadar şeytani güçlerle çevrildiğine inanıyorum hatta iyilik maskesi altında gizleniyorlar Amerika'yı bir arada tutan temel varlığımızı, aile birliğini parçalamak istiyorlar.
Vjerujem više nego prije da se zle sile... okupljaju oko nas, možda čak maskirane u nešto dobro. I žele srušiti osnove obiteljskih vrijednosti. Ono što drži Ameriku ujedinjenom.
Senin temin ederim, Elliot, hiç olmadığı kadar aklım başımda.
Uvjeravam te, Elliote, razumniji sam nego što sam ikad bio.
Caden'in sarhoş, hastalıklı vücudu ve dökülen dişlerinin yanında onun hiç olmadığı kadar iyi bir baba.
Ona je više otac nego što je to bio Caden sa svojim opijanjem i nesretnim smradom tijela i trulim zubima.
Son görüntü teknolojisiyle birleştiğinde onları derinlemesine inceleyip hiç olmadığı kadar çok şey öğrenebildik.
U kombinaciji sa najnovijom tehnologijom stvaranja slika, uspjeli smo ići dublje i otkriti više nego ikad prije.
Benim bahtım açıldıkça,...Bodur'unki de hiç olmadığı kadar kapanıyordu...
Kao što je moj put bivao sve svjetliji, Hamptijev je postajao sve tamniji.
Ulusumuz sınavdan geçtiği zamanlarda, hiç olmadığı kadar güçlüdür.
Kao nacija, najjači smo onda kad nas testiraju.
Son aylarında, onu hiç olmadığı kadar huzurlu gördüm.
U tim zadnjim mjesecima, izgledao je mirniji nego što sam ga ikada vidjela.
Donnie'nin liderliği altında, Nicky Koskoff ve Robbie Feinberg'in üst düzey yönetim pozisyonlarına geçmesi ile birlikte burası gerçekten de hiç olmadığı kadar iyi günler yaşayacak.
pod Donniejevim vodstvom, u suradnji s Nickyjem Koskoffom i Robbiejem Feinbergom, ovo mjesto će biti bolje nego ikad. To vam obećajem.
Ark'ın, hiç olmadığı kadar birlik olmaya ihtiyacı var şu anda.
Arka treba sada jedinstvo više nego ikad.
Birlik olmaya ihtiyacımız var hiç olmadığı kadar.
Trebamo jedinstvo sada... Više nego ikad.
Her şey hiç olmadığı kadar iyi gidiyor Oliver.
Stvari su dobro sada kao i uvijek će biti, Oliver.
Dil hiç olmadığı kadar yabancı ama duygular da o kadar açıktı.
Jezik stran kao i uvijek, no poruka je bila jasna.
Bu yıl kasabada Wayward Pines tarihinde hiç olmadığı kadar hamilelik oldu.
Ove smo godine imali više novorođenčadi nego ikada.
Çünkü şu anda huzur içinde uyumasına izin vermediğin için hiç olmadığı kadar büyük bir tehlikede.
JER KAKO JA TO VIDIM, ONA JE U VEĆOJ OPASNOSTI NEGO IKADA JER JOJ NE DOPUŠTAŠ DA POČIVA U MIRU.
Şimdi de hiç olmadığı kadar desteğinize muhtaç.
I treba vašu pomoć, sada više nego ikad.
Mutlulukla gözlerini kaparken geçirdiğin muhteşem geceyi hatırlıyor ve ayak ile bileklerinin hiç olmadığı kadar ufak olduğunun farkına varıyorsun.
Dok divno zatvaraš oči, prisjećaš se predivne večeri koju si provela i primijetiš da su ti noge i članci manji nego su ikad bili. Kraj.
O kartlara ne yazdığını bilmiyorum ama hiç olmadığı kadar zekisin.
Ne znam što on ima na tim karticama, ali ti si pametnija nego ikad.
Çünkü şimdi, hiç olmadığı kadar, körlemesine takip etme zamanı değil, körlemesine kabul etme, körlemesine güvenme.
Jer sada, više no ikada, nije vrijeme za slijepo slijeđenje, slijepo prihvaćanje, slijepo vjerovanje.
Amerikalı eğitimcilerden kaynaklanan bu yenilenmiş ilgiden ilham alarak, Amerikalı karikatüristler artık K-12 pazarı için hiç olmadığı kadar daha açık bir şekilde eğitici içerikler üretiyor.
Potaknuti ovim obnovljenim interesom američkih profesora, američki karikaturisti, sada više nego kada prije, stvaraju obrazovne sadržaje za škole.
İnovasyon eskisi kadar güçlü olmazsa daha az, muhteşem şeyler icat ederse O zaman büyüme tarihte hiç olmadığı kadar alçalır.
Ako su inovacije manje snažne, i izumljuju se manje nevjerojatne stvari, rast će biti manji od polovice onoga kroz povijest.
bu durum beni daha iyi daha yardımsever biri yaptı ve hayatımı hiç olmadığı kadar anlamlı kıldı,
Govoreći u svoje ime, ne bih nikad povjerovala, kada se rodio prije 23 godine, da ću doći do te točke.
Günümüzde yetenekli bir atletin, ya da başarılı bir sanatçının küresel ekonomide daha önce hiç olmadığı kadar yeteneklerini güce çevirebildiğini izliyoruz.
Svi možemo vidjeti kako sjajan atleta ili sjajan izvođač može danas opružiti svoje vještine preko globalnog gospodarstva kao nikad ranije.
Olağanüstü fiziksel durumuna rağmen o tamamen benimle beraberdi, yol gösteriyor, büyütüyor ve daha önce hiç olmadığı kadar babalık yapıyordu.
Unatoč ekstremnom fizičkom stanju, bio je potpuno prisutan; vodio me, njegovao i bio je moj otac onoliko, ako ne i više nego prije.
Zirveye doğru ilerlerken hiç olmadığı kadar çabalamalı ve yeni bir zirve bulmalısınız.
Kada težite nekome vrhuncu, morate raditi više nego ikada da dosegnete novi vrhunac.
Hatta hiç olmadığı kadar sağlam bir "Evet."
I to "da" se sve više utvrđuje.
Ama teknolojinin hükûmetin muhabirlerin haklarını ihlal etmesine izin verdiği gibi basın da teknolojiyi kullanarak kaynaklarını hiç olmadığı kadar iyi koruyabilir.
No, baš kao što je tehnologija omogućila vladi da izigra prava novinara, novinari također mogu koristiti tehnologiju za zaštitu svojih izvora, čak bolje nego prije.
Ama yansımanın ve dış seslerin hiç olmadığı odaya girseniz bile, yine de kalbinizin kan pompalama sesini duyabilirsiniz.
Ali, da uđete u prostoriju bez odjeka i bez vanjskih zvukova, svejedno biste mogli čuti pumpanje vlastite krvi.
Ve aynı zamanda, mülteci sayısı hiç olmadığı kadar yükseldi.
A u isto vrijeme, imigracija je veća nego ikada prije.
insansız araçlarca kaydedildi. Bu iyi bir şey olabilir, şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde, evlerimiz ile savaş alanını birbirine bağlayabilir.
prvi je kako budućnost rata, pa čak i robotskog, neće biti čisto američka.
Günümüzde, hiç olmadığı kadar belki de, iyi bir yaşam sürmek mümkün.
Danas je vjerojatno lakše, više nego ikada, zaraditi za pristojan život.
Sakin kalmak, kariyer kaygısından uzak kalmaksa belki de hiç olmadığı kadar zor.
Vjerojatno je teže nego ikada, ostati miran, oslobođen od karijerne tjeskobe.
Hiç olmadığı kadar sevildiğinizi hissedecek ve taktir edileceksiniz ve arkadaşlarınız ve tanıdıklarınızla tekrar bağlantı kuracaksınız yıllardır haber almadıklarınız.
Osjećati ćete se voljeno i poštovano kao nikada prije i ponovo ćete se spojiti sa svim svojim prijateljima i znanicima koje niste vidjeli ni čuli već godinama.
0.67481708526611s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?